irving penn.jpg

Monday, June 12, 2006

Turkiye, Ben Senden Vazgectim

Ben senden vazgectim. Bir gun, bavulumu topladigimda, arkama bakmadan seni terk ettigimde ben senden vaz gecmistim. O zaman agladim, evet, ama senden ayrildigima degil, kendi hayatima agladim. Cekip gitmek zorunda olusuma, her gun yabanci topraklarda bin defa olup bin defa dirilisime agladim. Yalnizligima agladim. Kimsesizligime. Orda, o yabanci ulkede, kendim gibilerle bir araya geldigimde anladim yurtsuz oldugumu. Donecek bir yerinin olmamasinin ne demek oldugunu. Bir gun, bir ev yemeginde, seni elestirdim. Onca Amerikali ve Turkun yaninda, gozlerimin onune birden belediye otobuslerinde seyahat eden zayif insanlar geldi. Nerden geliyorlardi? Nereye gidiyorlardi? Camdan yorgun gozlerle bize, sokakta el ele yuruyen asiklara baktiklarinda akillarindan gecen neydi? O aksam, kalbim konustu. Turkiyeyi sudan ucuz tatil beldeleriyle, mavi denizi, altin kumsaliyla taniyan, varoslara yolu dusmeyen yabancilara Turkiyeyi anlattim. Sozde Turk arkadaslarim (!) gozlerime yansiyan tabloyu inkar etti. Agiz birligiyle, Turkiyenin bir cennet ulkesi oldugunu soylediler. Sesimi bastirdilar. Beni vatan hainligiyle, Turkiyeyi sevmemekle, belki yeterince Turk olmamakla sucladilar. Tipki Bushun Amerikanin gidisatini elestirenlere --siz yeterince vatansever degilsiniz --demesi gibi. Amerikalilarsa saskindi. Islerine gelmeyen bir gercegi duymus gibiydiler. O aksam kendimi biraz daha yalniz hissettim cunku o uzak ulkede, ben Turkiyeyi rencide etmistim, rezil etmistim. Belki oradaki Turklerin gozunde, onlara sahsen saldirmistim. Varostakilere degil de onlara yoksul demistim sanki. Evet, yoluma yalniz, yapayalniz devam edecektim.
Ama ne gariptir, icimdeki kok salma arzusuna karsi koyamadim, bir ay once Turkiyeye geri dondum. Simdi, Catalcada, zifiri karanligin sessizliginde, yaziyorum. Burada gecirdigim ilk dort haftayi degerlendiriyorum. Bir yabancinin, kalbine buzdan igneler saplanmis bir yabancinin, gozleriyle, gozlemliyorum. Gorduklerim herseyiyle oteki dunya. Ucuncu dunya demeye dilim varmasa da, bu ucsuz bucaksiz carpikliga anlam veremiyorum. Istanbulun guzelligini anlamak icin turistler gibi saraylari mi gezmeli sadece? Bogazici Universitesinin Guney Kampusune mi hapsetmeliyim kendimi? Bebek Besiktas Etiler ucgeninde mi nefes alip vermeliyim? O zaman, ben de o gece bana karsi cikanlar gibi, inanacak miyim Turkiyenin kusursuz, dokunulmaz bir kutsal toprak parcasi olduguna? Ortakoyde bir banka oturdugumda, kumpirimi yerken, karsimdaki bankta, hic tanimadigim bir erkegin tirnak makasiyla tirnaklarini keserek beni suzmeyecegi ne malum? (Bu gercekten de gecen gun basima geldi).
Burada yasadigim kultur soku, disariya adimimi attigim anda basliyor. Sanki belediye cop servisleri calismiyor, her yer cop dolup tasiyor. Kirli bezler, bos pet siseler, sigara kartonlari, dondurma cubuklari, gofret paketleri... Buna oturup kafa dinleyecegimiz kafeler, parklar da dahil. Kafe sahipleri, o kadar vurdumduymazlasmis ki, musterinin parasini almayi biliyor ama masanin etrafini --susleyen-- copleri toplama zahmetinde bulunmuyor. Kafeye gelenler o kadar cevresinden kopuk ki, o coplerin icinde cayini, mesrubatini icmekten memnun. Bunlar benim arastirmadan, dusunmeden, gunun gundemine dalmadan gorduklerim. Uzaklari degil, kendi cevremi yaziyorum. Catalcanin girisinde, dolmusla her gectigime hayranlikla baktigim asirlik bir cinar yukseliyor. Govdesi belki bes cinara bedel. Bugun tesadufen her zamanki yoldan degil de arkasindan yuruyus yapacak oldum, sok oldum. Cunku uzaktan yemyesil dallari, ucsuz bucaksiz golgesiyle beni buyuleyen cinarin govdesi oyulmustu, ici cop, izmarit, bira kutulariyla doluydu! Sabah yurusume keyifle baslamistim ancak keyifle tamamlayamadim.
Yazdiklarim, bu huzunlu ulkeyi birkac gunlugune ziyarete gelen, isi biter bitmez cekip gidecek birinin kaleminden cikiyor. Belki bu ulke kismen de olsa benim yuzumden bu durumda. Bir suclu ariyorum ama bulamiyorum. Buyuk harfli kulture hic girmeden bitirecegim sozumu, tek istedigim bu birkac gun boyunca, her adim attigim yerde cop gormemek. Keyifle, yalnizligimi paylasan cinarlarin altinda, gazetemi okumak. Belki birseyler yapmaliyim. Birilerine mektup yazmaliyim. Insanlari seferber etmeliyim, en basitinden bir cop toplama kampanyasi baslatmaliyim. Bunu yapmak yerine, sessizlige gomuluyorum. Sanki duygusal bir felc gecirdim, hissedemiyorum...

Ben bu ulkeden coktan vazgectim.


© 2005 Leman Canturk. All rights reserved.
This weblog is sponsored by Jacoozi - New Generation E-Solutions for >> Thinking Companies.