irving penn.jpg

Thursday, March 30, 2006

Yasli Adam ve Benzin Pompasi

Kuf yesili araba, yasli bir adamin yorgunluguyla, US-1 otobanindan guneye dogru gidiyordu. Deposu bostu, on panelin benzin pompasi sekilli turuncu isigi yanali cok olmustu. Her an, oldugu yerde kalabilirdi. Colun issiz sicaginda bir adim oteye adim atmaya takadi olmayan biri gibi. Bu yolu cok iyi biliyordu: iki mil ilerde her zaman alis veris yaptigi carsi vardi, bir strip mall. Uc mil daha giderse, ondan biraz daha buyukce ikinci bir carsi gorecekti. Ancak bunlar, bildigi carsilardan degildi. Her biri, otekinin tipa tip aynisiydi. Dev ciplerin icinden cikan bezgin, besili, hantal insanlar bile ayniydi. O insanlardan bu ulkenin her yerinde vardi, ama bu semtte o insanlar cok daha fazlaydi. Sanki burasi karantinaya alinmis, veba salginindan sonra kendi haline birakilmis, bu betonun icine hapsedilmis bir bolgeydi. Kimi zenciydi, kimi Meksikali, kimi Arap. Kimi kara carsafliydi, kimi turbanli, kimi sortlu. Simdi de belki de o carsilardan birine gidiyordu.
Ilk kirmizi isikta durdu, sola sinyal verdi, U donusu yapti. Saginda, bes yuz arabayi alacak kadar buyuk, bos bir otopark vardi. Otopark, semtin olagan halini yansitiyordu. Terk edilmis, issiz, pis. Nisan gunesinin yalanci bir sicaklikla oksadigi asfaltin uzerinde, kirli bezler, plastik posetler, curuk meyve kabuklari, kagit parcalari, sigara izmaritleri, dunyanin kiri pasi yatiyordu. Otoparkin karsisinda, dort seritli otobanin kenarinda, bir kadin yuruyordu. Kara carsafliydi, onunde bir cocuk arabasi itiyordu. Siyah kiyafetin icinde, yola yansiyan sahipsiz bir golge gibiydi. Dortyola gelince, durdu, yesil isigin yanmasini bekledi, karsiya gecti. Deposu bos yesil arabanin, issiz otoparkin bulundugu yere dogru yuruyordu. Yalnizdi. Belki komsu ziyaretinden geliyordu, belki de cocugu rahatsizdi, ona ilac almaya cikmisti, muhtemelen arabasi yoktu, ehliyeti yoktu, cebinde belediye otobusune verecek para ya vardi ya yoktu, bu semtte yasayan cogu zenciden, kacak gocmenden farkli degildi. Otoparkin hemen yaninda, paslanmaya yuz tutmus bir benzinlik vardi. Bugunku trafigin hedefi iste uzerinde metalik pompalariyla, siyah deri hortumlariyla, kendi halinde musteri bekleyen bu dortgen beton parcasiydi. Ilk gorunuste, dokuntu bir yer olmasi disinda herhangi birsey dikkat cekmiyordu. Her benzinlik gibi, buraya da sadece isi dusenler gelirdi:ya butikten sigara, abur cubur alanlar, ya da kredi kartlariyla benzin alanlar. Ancak biraz dikkatli bakinca, isaretler ortadaydi: Gazoz, sigara, telefon karti satan Pakistanlinin butigi, kursun gecilmez koyu camlarin arkasindaydi. Pompalarin uzerine, gangsterlerin kol gezdigi semtlerde gorulen uyarilar asilmisti -- Odemeden cekip giderseniz, bedelini odersiniz. Yesil araba, son enerjisini bir pompanin onune park etmek icin harcarken, benzinlige bir misafir daha geldi: gercek olamayacak kadar huzunlu bir adam. Kambur degildi ama iki buklumdu, kiyafetleri rengini coktan yitirmisti. Sakali karman cormandi, saci bembeyaz ve daginikti. Yasli adam, salas benzinlikle coplu otoparki ayiran beton yukseklige dogru birkac mekanik, aglamakli adim atti, yere coktu, sirtini benzinlige dondu. Yuzu sanki otoparka bakiyordu ama aslinda hic bir yere baktigi yoktu, basi hafif egikti, hareketsizce oturmak disinda hic bir seye takadi yoktu, hemen onunde yatan kirli bir bez parcasi disinda hic bir seyi gordugu yoktu. Bu benzinlige, isi dustugu icin gelenlerden biri degildi. Gidecek baska yeri olmadigi icin gelenlerdendi.
Siyah carsafli kadin arabalar icin yapilmis asfalt yoldan benzin pompalarina dogru yururken, yesil araba golgede usulca beklerken, herkes kendi halindeyken, ilk bakista kimsenin aciklayamadigi bir sey oldu: issiz parkin, dokuntu pompalarin, gurultulu otobanin uzerinden bir sarki duyuldu. Sozleri, benzinligin icinde yankilaniyordu. You have got to be strong. Eski bir sarkiydi. Bir klasik. Elbette radyo bu sarkiyi defalarca kez calmisti. Ama bu sarkinin o anda, pasli pompalarin arasinda yankilanmasi, bu harap yere sihirli, belgeselimsi bir hava vermisti. Kuf yesili arabasina benzin pompalamak icin disari cikan kisa sacli, kadife pantlonlu kiz, sasirarak etrafina bakindi. O anda, elinde bir fotograf makinesi olsa, yasli adamin, arkasindaki dev otoparkin, cirkinligin, ve yaslinin hemen onunden yuruyen siyah carsafli kadinin fotografini cekerdi. Hepsi, bir saniyeligine, bir kareye sigmisti. Ama fotograf makinesi yoktu. Sihri uzatmak icin, kendi kendine, sarkinin sozlerini mirildandi: Cesur olmalisin. Guclu olmalisin. Sanki muzip bir D.J., gorunmez hoparlorlerden, o anda benzinlige yolu dusen uc yabanci icin bir sarki caliyordu.
Gercekustu, gercek olamayacak, Amerika olamayacak kadar huzunlu bu yerde, sevdigi sarkinin nerden geldigini kestirmeye calisti. Sihire inanmiyordu. Benzinlikte kendi arabasindan baska bir araba yoktu, gorunurde hoparlor falan da yoktu. Sonra gozu, bir kosede, adeta yikilmis gibi oturan bir insan figurune takildi: cevresine bakmayan, kimseyle konusmayan, derdini soylemeyen, dilenmeyen o yasli adama. Sonra, gordu. Yasli adam, buyuk, delik desik montunun eteklerinde, gumus renkli minik bir radyo sakliyordu. Bu sarki, yasli adamin, o anda orda bulunanlara armaganiydi.
Su bir dolari dort ceyreklik yapabilir misiniz lutfen?
Siyah carsafli kadin, Pakistanli adama, cantasindan cikardigi bir dolari uzatti. Siyah camin altindaki ufak delikten altin yuzuklu bir el uzandi, icinde dort ceyreklik tutuyordu. Kadin, dort demir parayi aldi, telasla bakindi, gec kaliyordu. Belediye otobusu, biraz ilerdeki duraga coktan yanasmisti. Kadin, bebek arabasini olabildigine hizli ittirerek, kosmaya basladi. O otobuse yetismeliydi. Sofor, bu sehrin butun otobus soforleri gibi siyahti. Bekledi. Herkes bindiginde bile otobusun kapilarini kapatmadi. Otobuse yetismek icin kosan siyah carsafli kadini bekledi.

3 Comments:

At 8:16 AM, Blogger Selmin said...

cok gercek bi hikaye. detroit gibi. "siyah kiyafetin icinde, yola yansiyan sahipsiz bir golge gibiydi" ifadesi bana shirin neshat'in fotograflarindaki carsafli kadinlari animsatti. yasayarak yazdiklarini okumayi ozlemisim. arada kurmacaya donmek lazim galiba, insan kim oldugunu hatirliyor.

 
At 8:18 AM, Blogger Selmin said...

bak lok blogunda ne yazmis:

seen somewhere: “you don’t have anything if you don’t have stories.”

why do we lose the capacity to imagine the stories of our own, and each other’s lives and how can we recapture it?...

cok dogru...

 
At 8:34 AM, Blogger lemancanturk said...

Bu, bizim semtte, bes dakikada gorduklerimdi - bazen hic ummadigim bir anda tuhaf hissediyorum kendimi, icimden birseyler kopuyor, Amerika'nin en cirkin ve sefil halini gorunce, ona kendimi daha yakin hissediyorum, bana daha gercek ve yapmaciksiz geliyor. Yasli adam ve sarkisi tamamen gercekti - malesef ki bende yarattigi guzel ve huzunlu duyguyu verebilmek, Hemingway gibilerin harci. Bu arada, baslik da Hemingway'e gonderme: Yasli Adam ve Deniz. Old Man and The Sea. Bilmem turkce cevirisi oyle mi. Hemingway idolum hala. 10 yil icinde sanirim degismeyen nadir seylerden biri.

 

Post a Comment

<< Home


© 2005 Leman Canturk. All rights reserved.
This weblog is sponsored by Jacoozi - New Generation E-Solutions for >> Thinking Companies.